Beni Takip Et

post image

DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR!

Amerika’nın dünya üzerinde uygulamakta olduğu ekonomik savaşın ve Rusya ile yıllardır süre gelen Soğuk Savaşın, en büyük siyasi ve stratejik baskı odağı bölgemizde Türkiye ve İran olmuştur. Türkiye’de Rahip Brunson ve S-400 savunma sistemi ve 15 Temmuz darbe girişimi, İran’da ise Amerika’nın Bercam nükleer anlaşmasından çekilmesi, coğrafyada verdiği savaş ve ambargolar gibi olayların sebepleri olarak gösterilmek istense de olayların derinlerine inildiğinde iç yüzünde asli olarak daha önemli konular görülmekte. Bu minvalden düşünüldüğünde Amerika’nın kuyruk acısının başka olduğu söylenebilir. ‘Dünya Beşten Büyüktür!’ sloganı ilk olarak dönemin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedi Nejat tarafından söylenmiş ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından da birçok kez dile getirildi. Peki bu sözün derinliğinde yatan mevzu ne idi. Bu coğrafyada birçok plan kuran ABD’nin bölgede oluşacak bir ittifak ile nasıl saf dışı kalabileceği gözler önüne mi serilmişti.

   Amerika başkanı Donald Trump’ın, Amerika’nın iç siyasetinde Obama döneminin izlerini silmeye ve kendi başkanlık görevini öne çıkarmaya çalışması olarak kamuoyuna lanse edilmesi kısmen doğruluk payına sahiptir. Ancak bunun Bercam nükleer anlaşması ile sergilediği tutumun büyük bir kısmı, Suriye savaşı ile bağlantılıdır. Suriye savaşı ile başlayan süreçte Rusya ve İran’ın, Suriye hükümetinin yanında göstermiş olduğu kalıcı tutum yerini taraf seçime götürmüş ve dünya üzerinde bir saf belirme hadisesine dönüştürmüştür. Amerika’nın dolar üzerinden uyguladığı ekonomik savaş bu ülkelere yaptırım uygulayarak devam etmektedir. Buna karşın Çin’in ekonomik olarak yükselişinin ve dünya üzerindeki büyük yatırımcıların Çin’e yönelmesi ve yaptırım uygulanan ülkelerin kendi aralarında uygulamaya çalıştıkları yerel para ile ticaret sistemi, Amerikan ekonomisine ağır bir tehdit olarak gösterilebilir. Bunun yanı sıra planlarına ulaşamadan Suriye’den kısmen çekilmek zorunda kalan ve ekonomik olarak büyük kayıp veren Amerika, stratejik yatırımlarını radikal gruplardan, PKK, PYD gibi terör odaklarına yöneltmiştir. Bu durum ise bölge coğrafyasında bulunan bütün ülkeler için tehdit oluşturmuş, ancak bu olaylar Amerika’nın beklediği sonucun aksine bu ülkelerin birçok anlamda birlikte hareket etmesini sağlamıştır. Astana zirvesi ile bu durumun çözümü için en büyük adımı atan Türkiye, İran ve Rusya’nın aldığı ve uygulamakta olduğu anlaşmalar ile Amerika’ya karşı tepkinin göstergesi haline gelmiştir. Bu üç ülkenin öncülüğünde başlatılmış olan bu tepkiye Çin, Hindistan gibi ekonomik olarak güçlü olan ülkelerinde destek vermesi belirgin bir örnektir.

  Ülkemizde ise 15 Temmuz gecesi ile planlanan darbe girişimi, Amerika’nın bölgede uygulamak istediği gerçek planını gözler önüne sermiştir. Kendi planları dahilinde hiçbir siyasi argümanı tanımayan Amerika, bu coğrafyada istediğini kolay bir şekilde elde edemeyeceğini anlamış olacak ki, ekonomik olarak yürüttüğü savaşı ülkemize taşımaya çalışmaktadır. Kaşıkçı cinayeti, Rahip Brunson hadiselerini bahane ederek başlattığı ekonomik yaptırımlar ülkemizin dünya için önemini bir kez daha kanıtlamış oldu. Rusya ve İran başta olmak üzere birçok ülke ile yapılan ticari anlaşmalar ile gösterilen tutum, ABD’nin istediklerini o kadar kolay elde edemeyeceğini göstermiştir. ABD hükümeti, ülkemizin izlemekte olduğu doğru ve kararlı bu tutumuna şimdilerde S-400 savunma sistemi ile yeni bir bahane üretmeye çalışmakta. NATO içerisinde alınan kararlar çerçevesinde hiçbir beis oluşturmayan ve NATO’ya bağlı diğer ülkelerde de bulunan savunma sistemini, ülkemize getirilmek istenilince bütün dünyaya bir tehdit olarak göstermeye çalışması da bir o kadar manidardır. Aslında işin özü de bu; onların en büyük korkuları bu coğrafyada kurulabilecek bir ittifaktır. Söylemi bile onlar için bir korku vesilesi olan bu durumu engellemek için yapılan planlar ile gerçek yüzlerini belli etmekteler. Nato üyesi olmayan ülkelerde bu sistemi kurmaya çalışsalar ne olur kim bilir? Türkiye, İran ve Rusya’nın Astana süreci ile başlayan müzakere sürecinin diğer birçok konu ile devam ettirilmesi, kısa süreli değil de kalıcı bir ittifakın kurulması bu coğrafyadaki bütün dengeleri daha olumlu bir hale getirebilir!

Daha birçok kez gündeme gelecek olan bu konuların yanı sıra her an ne yapacağı belli olmayan Trump ve hükümetinin daha çarpıcı eylemlerde bulunabilmesi de mümkündür. İleri ki süreçte hep beraber göreceğiz.

Yorum Yok

Yorum Yapın

Back to top